14 Ekim 2011 Cuma

ANKARA BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİNİN BASIN AÇIKLAMASI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Ülkemizde kadın olmanın zor olduğunu tahmin edebiliyorum. Biliyorum diyemiyorum, çünkü kadın değilim. Biliyorum diyemiyorum, çünkü bu güne kadar hiçbir kadın hareketinin içinde, yanında, yöresinde yer almadım. Kadın hareketlerine mesafeli olduğumdan, kadınların sorunlarını yadsıdığımdan değil, kendimi bu alanda yetkin görmediğimden.

Kuşkusuz bu durum, bu alanda çalışan meslektaşlarımızın çalışmalarını takip etmekten alıkoymuyor. Tıpkı http://www.ankarabarosu.org.tr/Detay.aspx?SYF=6452 adresinde yayımlanan Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin Basın Açıklamasını[1] okumaktan alıkoymadığı gibi.

Basın açıklamasında değinilen bir konu ise öğrenciliğimin ilk yıllarından beri bir şekilde ilgimi çeken bir konu: iptal davasının hukuksal sonuçları. Hukuksal analize geçmeden önce konuyu açmakta fayda var.

Türk Medeni Kanunu madde 194’te düzenlenen bir müessese var: aile konutu. Kanunun yürürlüğe girmesiyle beraber malik olmayan eşin diğer eş adına kayıtlı gayrimenkul üzerine aile konutu şerhini nasıl ettireceği tartışma konusu olmuş, 2004 yılında Tapu Sicili Tüzüğü’nün 57. maddesine eklenen d bendiyle, Aile konutu şerhi için, konutun aile konutu olduğunu kanıtlayan muhtarlıktan ve varsa apartman yönetiminden alınmış belge ile birlikte vukuatlı nüfus kayıt örneği veya evlilik cüzdanı”nın ilgili tapu sicil müdürlüğüne ibrazı yeterli görülmüştür.[2] Ancak 2010 yılında anılan düzenlemenin iptali istemiyle dava açılmış, Danıştay Onuncu Dairesi’nin 2010/11873 E. Sayılı dosyada 13 Haziran 2011 tarihli ara kararıyla, Tapu Sicil Tüzüğü’nün 57. Maddesinin 1. Fıkrasının (d) bendi ile 2002/7 sayılı genelgenin “Aile Konutu Şerhi” başlıklı Bölümünün 1. Maddesinin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.[3] Bunun üzerine Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Tapu Dairesi Başkanlığı’nca kaleme alınan 16 Ağustos 2011 tarihli yazıyla durum tapu sicil müdürlüklerine bildirilmiş, anılan Danıştay Kararı uyarınca işlem yapılması gerektiği bildirilmiştir.[4]

Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi’nde görev yapan meslektaşlarımız ise, …yürütmenin durdurulması kararı başvurucu vatandaşın dava konusu ile ilgili olup diğer tüm vatandaşları hukuken etkilemesi mümkün değildir. Türk Medeni Kanunun aile konutu şerhine ilişkin hükmü açıktır. Bu yasal düzenlemeye rağmen ve ortada anayasaya aykırılık başvurusu neticesinde verilmiş olan bir yürütmenin durdurulması kararı da yokken, malik olmayan eşin talebi ile aile konutu şerhi işlenmesi için mahkeme kararı aramak hukuka ve kanunlara aykırı bir durum oluştur” ur şeklinde basın açıklaması yapmışlardır.[5]

İdari yargı kararlarının uygulanması Anayasa Madde 138 ile İdari yargılama Usulü Kanunu madde 28’de düzenlenmiştir. Anayasa Madde 138, “…Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez… hükmüne, İYUK madde 28, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez… hükmüne yer vermektedir. Danıştay 10. Dairesi’nin Tapu Sicil Tüzüğü’nün 57. Maddesinin 1. Fıkrasının yukarıda alıntılanan (d) bendi ile 2002/7 Sayılı genelgenin “Aile Konutu Şerhi” başlıklı Bölümünün 1. Maddesinin yürütmesinin durdurulmasına karar verdiği Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin de kabulündedir. Ancak değerli meslektaşlarımız düzenleyici işlem hakkında verilen yürütmenin durdurulması kararının sadece davacıyla sınırlı uygulanması gerektiğini iddia etmektedirler. Yukarıda alıntılanan anayasa ve kanun karşısında bu görüşün kabul edilmesi mümkün değildir. Bu görüş işin özünü de aykırıdır. Çünkü iptal davalarında dava konusu her zaman işlemin iptalidir. İşlem iptal edildiğinde bütün ilgililer için aynı sonucu doğurur. Yani işlemin iptalinden bütün ilgililer aynı şekilde etkilenir. Dava açarak iptal kararı alan kişinin ayrıcalıklı bir durumu olmadığı gibi işlem iptal edilerek ortadan kaldırıldığından diğer ilgilerin ortadan kalkan bir işlemin iptal edilmesini mümkün değildir.[6] İptal davasının bu niteliği nedeniyle düzenleyici işlemlerle ilgili yürütmenin durdurulması kararı da sadece davacı açısından değil tüm ilgililer açısından ileriye yönelik olarak sonuç doğurur.

Kaldı ki meslektaşlarımızın görüşü olması gereken hukuk açısından da doğru bir görüş değildir. Meslektaşlarımızın görüşünün kabulü halinde, mahkemece hukuka aykırılığı tespit edilen bir düzenleyici işlemin dava açmayan diğer kişilere uygulanmasını, yani hukuksuzluğun diğer kişilerdeki etkisine devam edilmesi sonucunu doğuracaktır.[7] Diğer bir sakınca yargının yükünün alabildiğine arttıracak bir görüş olmasıdır. Yani eskisi gibi toplumun genelini ilgilendiren konularda meslek örgütleri, kurumlar veya duyarlı kişilerin dava açması yeterli olmayacak, herkesin dava açması gerekecektir.[8]



Sonuç olarak kadının korunması için çaba sarf ederken hukukun diğer ilkelerini göz ardı etmemiz kısa vadede kadının lehine gözükse de uzun vadede kadının da içinde yer aldığı topluma zarar verecektir. Ayrıca herhangi bir sivil toplum örgütünün hukuk alanında hata yapması belki hoş görülebilir. Ancak Avukatlık Kanunu madde 76 uyarınca hukukun üstünlüğü ve insan haklarını korumakla görevli bir kurumun bu görevin ağırlığına uygun davranması beklenir. Amaç aile konutu konusunda kadını korumak ise Danıştay Kararı sonrasında yapılacak tek şey kanun değişikliğidir.[9]

14 Ekim 2011, Ankara
--------------------------------------------------------------------------------

[1] http://www.ankarabarosu.org.tr/Detay.aspx?SYF=6452

[2] TAPU SİCİL TÜZÜĞÜNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TÜZÜK, Bakanlar Kurulu Tarihi - No:08/11/2004 - 2004/8109, Dayandığı Kanun Tarihi - No:22/11/2001 – 4721, Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi - No:02/12/2004 – 25658.

[3] http://web.tkgm.gov.tr/files/duyurular/ailesehri22082011/ALE_KONUTU_ERH.doc

[4] Bakınız 3nolu dipnot.

[5] Bakınız dipnot 1.

[6] ULER, Yıldırım, İdari Yargıda İptal Kararlarının Sonuçları, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970, sf. 44.

[7] Bir üniversitede 50 olan sınav başarı notunun 70’e yükseltilmesine ilişkin yönetmelik değişikliğine üniversitedeki 5.000 öğrenciden 1000 tanesinin dava açtığını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını varsayalım. Bu durumda üniversite ikili uygulama geçecek 4.000 öğrenci 70 puan aldığında başarılı sayılırken, 1.000 öğrenci aynı sınavdan 50 aldığında başarılı sayılacaktır.

[8] Mesela Ankara Barosu’nun açtığı dava sonucunda Ankara Büyükşehir Belediyesi ve ASKİ’nin ön ödemeli su kartı dayatmasının yürütülmesi durdurulmuş ve bu karardan tüm aboneler faydalanmıştır. Meslektaşlarımızın görüşüne göre dava açmayan abonelerin bu karardan faydalanması mümkün değildir.

[9] TMK’ya eklenecek bir hükümle yürütmesi durdurulan tüzük hükümleri kanun haline getirilebilir. Diğer bir çözüm yolu ise aile konutu şerhinin mahkemelerce dosya üzerinden, hasımsız ve hiçbir masraf alınmadan verilmesi, şerhin e devlet üzerinden ilgili tapu sicil müdürlüğüne gönderilmesidir. Ancak hangi çözüm benimsenirse benimsensin anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek protokolleriyle korunan mülkiyet hakkı ile üzerinde titiz bir çalışma yapılması gerekmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder