Blog sahibi avukatlık mesleğinin usta çırak ilişkisi gerektirdiğine inanmaktadır. Kendisini usta değil, kalfa olarak görmesine rağmen, kalfalık sürecinde kullandığı yol ve yöntemleri paylaşarak usta bulamayan çıraklara ulaşmaya çalışmaktadır. Herkesin etkili bir hukuki yardım alma hakkı vardır. Blog sahibinin amacı bu hakkın kullanılmasına zerre kadar da olsa katkıda bulunmaktır.
10 Kasım 2025 Pazartesi
ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU FORMUNU DAVA / CEVAP / İSTİNAF VEYA TEMYİZ DİLEKÇESİNE UYARLAMAK
Avukatlar tarafından kaleme alınan dava dilekçelerinin formatı üç aşağı beş yukarı aynıdır. Bu yazının hedef kitlesi avukatlar olduğu için okuyucunun gözünde canlanmıştır. 1, 2,3 şeklinde numaraları paragraflar. İlk paragraflarda avukatın, davacının önemli gördüğü olaylara yer verilmesi. Devam eden paragraflarda olayların hukuki açıdan değerlendirilmesi. Deliller ve istem.
Bu usul on yıllardır iş gördüğüne göre devam etmemek için sebep yok ya da değişiklik yapmaya gerek yok diyebilirsiniz.
Yenilik arayan biriyseniz okumaya devam lütfen.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve ondan esinlenen Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru formunda avukatların alışkanlıklarının aksine "Başvuruya Konu Olaylar ve Başvuru Yollarının Tüketilmesine İlişkin Aşamaların Tarih Sırasına Göre Açıklanması" başlığını taşıyan bir bölüm var. Dava / cevap dilekçesinin olaylar kısmına denk geliyor. Mutlaka görmüşsünüzdür ama yine de paylaşayım.
Bu formu doldururken aslında uyuşmazlığa konu olayları tablo şeklinde düzenlemenin, tarihi ve karşısına olayı kısaca yazmanın uyuşmazlığa konu olayları daha anlaşılır kıldığını görüyorsunuz. Dava dilekçesinin ilk amacı anlaşılabilir olmak olduğuna göre neden dava dilekçelerimize aynı usulü kullanmayalım ki?
İlk ne zaman başladım hatırlamıyorum. Yaklaşık 2 yıldır dava dilekçelerimde, cevap dilekçelerimde, istinaf ve temyiz dilekçelerimde bu usulü kullanıyorum. Hatta 3-5 yıldır belki de daha uzun süredir devam eden dosyalarımda da bilirkişi raporuna itiraz ederken veya başka bir amaçla bu usulü kullandığım oluyor.
Mutlaka biliyorsunuz ama kısaca yazayım. UDF döküman editörde üst kısımdaki menüde EKLE bölümü var. Buraya tıkladığınızda sol üstte TABLO EKLE'yi seçiyorsunuz. Size yetecek kadar satır ve sütunu (2 sütun yeterli) seçip TABLO EKLE'ye tıkladığınızda AYM/AİHM usulüne benzer bir tablonuz oluyor. İdari yargı dava dilekçemizi paylaşayım ilk olarak. Aslında kronoloji kısmı daha uzun ama bir kısmını paylaşmak yeterli...
Bir örnek de adli yargıdan paylaşayım.
Yukarıda paylaşmıştım. Yıllar önce açılıp da hala derdest olan dosyalarımda da bu usulü kullandım diye. Ona da örnek vereyim....
İstinaf/temyiz dilekçesine de örnek vereyim....
Cevap dilekçesine de örnek vereyim...
Bu yeni usul ile derdiğimi daha iyi anlattığımı, daha anlaşılır dilekçeler kaleme aldığımı düşünüyorum. İstiyorum ki herkes derdini daha iyi anlatsın ve daha iyi bir hukuk sistemi kuralım....
NOTLAR:
- UYAP her iki sütunu eşit büyüklükte yapıyor. Sütunun üstüne gelip sütun çizgisini sola doğru kaydırarak tarih sütununu tarih yazacak kadar küçültüyoruz.
- Satır sayısı yetmediğinde ise en alt satıra gelip sağ tıkıyoruz. Tablo düzenle seçeneğinden altına ekle diyoruz. İhtiyaç duyduğumuzda üstüne ekle seçeneğini kullanabiliriz. (örnek kronolojiyi doldururken atladığımız bir olay var. Atladığımız tarihe gelip altına ekle veya üstüne ekle ile yeni satır oluşturup yazmayı unuttuğumuz olayı yazabiliriz.
- Dava dilekçesinde kullandığımız kkronolojiyi istinaf dilekçesine dönüştürülen yine altına ekle seçeneği ile yeni satırlar ekleyip yargılama sürecindeki önemli gelişmeleri kronolojiye ekliyoruz.
- Dilekçemin devamında 1,2,3 gibi sıralı maddeler ile bu olaylara bağladığım sonuçları yazıyorum. Yani dilekçemin devamı klasik avukat dilekçeleri ile aynı.
- Dilekçemin devamında bir olaya atıf yapacaksam, kronoloji kısmına atıf yapıyorum, örnek, "Yukarıdaki kronoloji ile sabit olduğu üzere 3 ayrı mahkeme davaya konu parsel üzerinde davacıların hak sahibi olmadığına karar vermiş olup her 3 karar da hak sahipliği veya mülkiyet yönünden kesinleşmiştir.... Yukarıdaki kronoloji ile sabit olduğu üzere Ahmet Ağa öldükten sonra mirasçıları davaya konu taşınmazın hissedarı olmuşlardır. Taşınmaz tapusunda 2003 yılına kadar onlarca ifraz, satış ve intikal işlemi yapılmıştır. Yani ortada ölüm nedeniyle terk edilen bir taşınmaz yoktur. İddianın aksine nizasız zilyetlik de yoktur.."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder