22 Ağustos 2011 Pazartesi

TİP SÖZLEŞMELERLE MİMARLARIN MALİ VE MANEVİ HAKLARININ DEVRİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

I. GİRİŞ

Mimari projeler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 2. maddesinin 3. fıkrası uyarınca ilim eseri kabul edilmekte, mimari proje müellifi mimarlar meydana getirdikleri bu ilim eserini ücret karşılığında bir yapıya uygulasalar bile eser üzerindeki hakları devam etmektedir. Ayrıca mimari projelerin uygulanması sonucunda meydana getirilen bazı yapılar estetik değer taşıdıkları için [1] aynı kanunun 4. maddesinin 3. fıkrası uyarınca müellifi mimara güzel sanat eseri yaratıcılarına tanınan haklar tanınmaktadır.

5846 Sayılı Kanun uyarınca proje müellifi mimar, eserin umuma arzı ve arz zamanının belirleme, eser üzerinde adına yer verilmesini talep etme, eserde değişiklik yapılmasını menetme, eserin aslından geçici süre yararlanma [2], mimari projeyi çoğaltma, çoğaltılan projeyi tekrar uygulama (yayma hakkı) hakkına sahiptir. Kanun, eserin umuma arzı ve arz zamanının belirlenme, eser üzerinde adına yer verilmesini talep etme, eserde değişiklik yapılmasını menetme, eserin aslından geçici süre yararlanma haklarını manevi haklar, işleme, yayma, çoğaltma, temsil, yayın ve umuma iletim hakkı ile pay alma haklarını mali haklar olarak tanımlamaktadır.
Bu makalede, bu haklardan idare ile sözleşme imzalama aşmasında peşinen vazgeçilmesi hukuksal açıdan irdelenecektir.

II. TİP SÖZLEŞMELERDEKİ KURALLAR

Tip sözleşmelerde,

“Çalışmalar sonucunda elde edilecek mimari projeler, raporlar, tespitler ve diğer tüm bilgi ve belgeler daha sonraki onarım ve yapım uygulamalarında kullanılmak üzere 5846 sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri çerçevesinde İdare tarafından satın alınmış sayılacaktır. Bu konuda yüklenici herhangi bir talepte bulunmadığını ve bulunmayacağını kabul etmiş sayılacaktır. Ve bu doğrultuda yüklenici tarafından İdare'ye Muvafakatname verilecektir.”

“Söz konusu iş kapsamında çizim ekibi olarak çalışacak ve imza atacak olan teknik ve diğer elemanların, İdare'nin proje ve diğer belgelerde istediği zaman değişiklik yapabileceğine dair muvaffakatnamelerin, Birliğe sözleşme esnasında verilmesi yüklenici tarafından sağlanacaktır.”

Şeklindeki maddelere yer verildiği, sözleşme uyarınca idarenin noter aracılığıyla mimarlardan,

“… ihalesi kapsamında elde edilen projelerin tüm fikri ve müelliflik hakları İdare’nin sayılacaktır. İdare bu projeler üzerinde her türlü kullanım ve düzeltme- değiştirme hakkına sahip olacaktır. Yüklenici olarak hizmetin sonuçlandırılmasından sonra bu projelere ilişkin her hangi bir hak talebinde bulunmayacağımı kayıtsız ve şartsız taahhüt ederim.”

içerikli belgeler aldığı gözlemlenmektedir.

III. TİP SÖZLEŞMELERİN ESER SAHİBİNİN MANEVİ HAKLARI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

5846 Sayılı Kanunun 16. maddesi, “Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz…Eser sahibi, kayıtsız ve şartsız olarak yazılı izin vermiş olsa bile şeref ve itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozan her türlü değiştirilmeleri menedebilir. Menetme yetkisinden bu hususta sözleşme yapılmış olsa bile vazgeçmek hükümsüzdür.” kuralına yer vermektedir.

Maddeden açıkça anlaşıldığı üzere, mimarın (eser sahibi) yazılı olarak eserde değişiklik yapılmasına izin vermesi mümkündür. Ancak mimarın verdiği iznin kapsamı ne olursa olsun, yapı sahibinin eserin mahiyetini ve/veya özelliğini (hususiyetini) bozan her türlü değiştirmesine mimarın önceden verdiği izne rağmen karşı çıkma, dava açarak değişiklik yapılmasını engelleme hak ve yetkisi vardır. Mimarın yapı sahibiyle imzaladığı sözleşmenin kanunun bu kısmına aykırı olan maddeleri geçersizdir.

Bu konudaki bir uyuşmazlık Emlak Bankası İzmir Denizbostanlısı Toplu Konutları Projesinde yaşanmıştır. Anılan projenin müellifi mimari projeyi ücret karşılığında bankaya teslim etmiş, tasarım uygulama safhasında yer almamıştır. Taraflar arasındaki sözleşmedeki, “projeler İdarece tasdik edildikten sonra İdarenin malı olacağından, İdare gerekli gördüğü her türlü tadilatı işin seyrine göre proje müellifinin muvafakatını almadan yapabilecektir" hükmünden yola çıkan idare, davacının iddiasına göre projede değişiklik yapmış, eserin mahiyet ve hususiyetini bozmuştur. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, anılan 16. maddeye atıf yapmış, sözleşmedeki iznin geçersizliğine işaret ederek, yerel mahkemenin davacının manevi tazminat isteği yönünden içlerinden biri hukukçu, diğerleri konusunda uzman bilirkişilerden teşkil olunacak bir bilirkişi kurulu ile keşif yapması, davacı tarafından yapılarak davalıya teslim olunan projelerin davalı banka tarafından uygulama projesine dönüştürülmesi sebebiyle yasada açıklanan anlam ve amaca göre eserin manevi tazminatı gerektirecek nitelikte "mahiyet ve hususiyetinin" bozulup-bozulmadığı hususunda rapor alınması ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiğine işaret etmiştir. [3]

Ancak eserin bütünlüğünü bozmayan, estetik görünümünü değiştirmeyen veya eserin kullanım amacı nedeniyle zorunlu olan değişiklikler için eser sahibinin ayrıca iznine ihtiyaç bulunmamaktadır. [4] Bu nedenle tip sözleşmedeki taahhüdün, yapının estetik görünümünü değiştirmeyen veya eserin kullanım amacı nedeniyle zorunlu olan değişikliklere yönelik kısmı geçerlidir.

IV. TİP SÖZLEŞMELERİN ESER SAHİBİNİN MALİ HAKLARI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yukarıda belirtildiği üzere kanun işleme, çoğaltma, yayma, temsil, yayın ve umuma iletim hakkı ile pay alma haklarını mali haklar olarak tanımlamaktadır. Bu hakların bir kısmını mimari projeler ve güzel sanat eseri yapılar yönünden somutlaştırmakta fayda görüyoruz. [5]

1. İşleme Hakkı: Bir veya birden çok mimari projenin kitap olarak basılması, güzel sanat eseri yapının bir resme konu edilmesi, avan projesinin esas alınmasıyla uygulama projesinin hazırlanması.
2. Çoğaltma Hakkı: Mimari projenin ücreti ödenen yapı dışından ikinci bir yapıya uygulanması, güzel sanat eseri mimari yapının mimari projesi ele geçirilmeden dış görünümün kopyalanması
3. Yayma Hakkı: Kendisine ait yapıda uygulanan mimari projeyi elinde bulunduran yapı sahibinin bu projeyi 3. kişilere satması,
4. Yayın Ve Umuma İletim Hakkı: Mimari projenin bir internet sitesinde yayımlanması, kullanıcıların bilgisayarına indirilmesinin mümkün kılınması.

5846 Sayılı Kanunun 52. maddesinde mali hakların devir usulüne ilişkin önemli bir kural bulunmaktadır. 52. maddeye göre, “Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.” Yargıtay Kararları ve öğretide de mali ve manevi haklara ilişkin verilen yetki, izin ve/veya taahhütte hangi haklara ilişkin ne gibi izin ve yetkinin verildiğinin açıkça belirtilmesi gerektiği savunulmaktadır. [6] Bu nedenle, “Mali hakları devrettim.” veya “Bütün haklarımı devrettim.” gibi cümlelerle yapılan taahhüt ve/veya tasarruflar geçersizdir. Mutlaka taahhüt ve/veya tasarrufa konu mali ve manevi hakların isimlerinin belirtilmesi gerekmektedir. [7]

Yukarıda ilgili maddelerine yer verdiğimiz tip sözleşmelerde 5846 Sayılı Kanunun 52. maddesine uygun bir şekilde mali hakların adına yer verilerek hangilerinin idareye devredildiği belirtilmemiştir. Yine noter aracılığıyla verilen taahhüt de kanunun 52. maddesine uygun değildir. Çünkü taahhütte, “tüm fikri ve müelliflik hakları” nın idarenin sayılacağına işaret edilmesi, taahhüde konu hakların ayrı ayrı gösterilmediğinin açık ispatıdır. Bu nedenle tip sözleşme ve noter taahhüdüne konu devir ve tasarruflar büyük ölçüde geçersizdir.

V. SONUÇ

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasanın 2. maddesi uyarınca insan haklarına saygılı bir hukuk devletidir. Yine Anayasa madde 35’te herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğunu açıkça belirtilmiştir. Hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygılı olmayı, mülkiyet hakkını korumayı önüne bir ideal olarak koyan idarenin, işlem ve eylemlerinin bu ideallere uygun olması tüm yurttaşlar yönünden haklı bir beklentiye yol açar.

Ne yazık ki, makaleye konu tip sözleşmelerle mimarların telif hakları sözleşme safhasında manevi bir baskıyla ellerinden alınmaya çalışılmakta, telif haklarından vazgeçme, bu hakları kayıtsız şartsız devretme sözleşmenin ön şartı olarak mimarlara dayatılmaktadır. Bu durumu anayasal ilkelerle ve idarenin varlık sebebiyle bağdaştırmak mümkün değildir

Bu konuda mimarlara da büyük görev düşmektedir. 5846 Sayılı Kanunla kendilerine tanınan hakların takipçisi olmaları, meslek örgütleri ve idarede görev alan meslektaşları aracılığıyla tip sözleşmelerin mesleğe aykırı hükümlerin ayıklanması için çaba sarf etmelerinde fayda bulunmaktadır. Kuşkusuz bu çabaların yetersiz kaldığı durumlarda dava yoluyla tip sözleşmelerdeki taahhüt ve tasarrufların hukuka aykırılığını ileri sürmeleri, bu yolla mesleklerine ve emeklerine sahip çıkmaları mümkündür.
* Makalemiz mimarlara yönelik hazırlandığından elimizden geldiğince yalın ve günlük yaşamda kullanılan Türkçe esas alınmıştır.

[1] Yapı sahibi ve proje müellifi mimar (veya mirasçıları) arasında görülen davalarda eserin güzel sanat eseri olup olmadığı tartışma konusu olmuş, tespit edebildiğimiz kadarıyla Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2005/3748 E., 2005/10277 K. sayılı ve 25.10.2005 tarihli kararıyla Ankara Stad Oteli’nin, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2006/8353 E., 2007/15508 K. sayılı ve 7.12.2007 tarihli kararıyla AŞTİ-Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminali'nin güzel sanat eseri olduğuna işaret edilmiştir. (Kararlar Kazancı İçtihat ve Otomasyon Programından alınmıştır.

[2] Mesela bir projeyi ücret karşılığı bir yapıya uygulayan mimarın, mimari projeye mimarlık ile ilgili bir kitap hazırlarken ihtiyaç duyması mümkündür. Bu durumda yapı sahibi veya belediye mimara projesini uygun bir süre için vermekle yükümlüdür.
[3] Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, E. 1992/490, K. 1992/1984, T. 15.4.1992
[4] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2005/3748, K. 2005/10277, T. 25.10.2005, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2006/8353, K. 2007/15508, T. 7.12.2007
[5] Bu örneklerin tamamına yakını bir başka eserden alıntılanmıştır, ÖNGÖREN, Gürsel ve CERİTOĞLU, Filiz, Türk Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku Açısından Mimari Eserler ve İlgili Yargı Kararları, Öngören Hukuk Yayınları, İstanbul 2007, ss. 69-87.
[6] ÖNGÖREN ve CERİTOĞLU s. 98
[7] ÖNGÖREN ve CERİTOĞLU, s. 98-99.

1 yorum: